10892,95%-1,71
41,68% 0,20
48,96% 0,22
5208,87% 1,00
8581,54% 0,73
ifadesi, sadece dini inanç eksikliği değil; dini değerleri kendi çıkarı için kullanan, toplumun güven ve ahlak düzenini hiçe sayan kişi anlamına gelir. Bu kişi camiye gider, dua eder, dini sembolleri taşır ama kararlarını adalet, liyakat ve vicdan temelinde değil, çıkar ve güç ilişkisine göre alır. Sosyolojik açıdan bakıldığında, toplum içinde güveni zedeleyen, dayanışmayı ve toplumsal normları aşındıran bir etkiye sahiptir. Siyasi olarak ise, kamu yönetiminde liyakatsiz atamalara veya torpile göz yumarak toplumsal adaleti baltalayabilir; böylece bireylerin devlete ve sisteme olan güvenini sarsar.
Türkiye bugün kritik bir eşikten geçiyor. Dışarıdan bakıldığında dini semboller belirgin, camiler çoğalmış, kutsal kavramlar siyasette sıkça telaffuz ediliyor. Ancak esas mesele şekil değil, toplumun işleyen sistemi, liyakat eksikliği ve bunun yarattığı kutuplaşma ile ayrışmadır. İnsanlar birbirine güvenmediğinde aidiyet duygusu zayıflar; sosyal bağlar ve toplumsal dayanışma erozyona uğrar. Bu durum, özellikle farklı sosyo-ekonomik sınıflar, kırsal ve kentsel bölgeler, etnik gruplar ve kuşaklar arasındaki ayrışmayı derinleştirir.
Din, tarih boyunca toplumun taşıyıcı unsurlarından biri oldu. Camiler ve ritüeller sadece ibadet değil, aynı zamanda adalet ve ahlakın sembolüydü. Gerçek iman, camide olduğu kadar adalette, ticarette ve komşulukta da kendini gösterir. Yetimin hakkı gözetildiğinde, kul hakkı ihmal edilmediğinde toplumda güven ve dayanışma güçlenir. Aile, kadın ve kuşaklar arası ilişkiler de toplumsal güvenin temel direklerindendir; bu alanlarda zafiyet toplumun çöküşünü hızlandırır.
Güç bazen adaletsiz biçimde kullanılıyor. Torpil, liyakatsizlik ve adam kayırma toplumda derin bir güven kaybı yaratıyor. Üniversiteyi dereceyle bitiren bir gencin işsiz kalması, doğru çevrelere sahip olan birinin kolayca mevki bulması, toplumsal bağlılığı zedeliyor ve kutuplaşmayı pekiştiriyor. Bu durum, gençler arasında gelecek kaygısını artırıyor ve beyin göçünü tetikliyor.
Gençlerin önemli bir kısmı ya işsiz ya da emeğinin karşılığını bulamıyor. Üniversitelerden mezun olan gençlerin çoğu asgari ücretli veya vasıfsız işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bu durum sadece bireylerin değil, iş dünyasının ve girişimciliğin de dinamiklerini zayıflatıyor. İş hayatında fırsat eşitsizliği ve doğru bağlantılara sahip olanların ayrıcalıklı olması ekonomide verimliliği düşürüyor.
Emekli ve sabit gelirli kesim de ekonomik dalgalanmalardan olumsuz etkileniyor. Adalet ve liyakat eksikliği, sosyal yardımların dağıtımında veya kamu hizmetlerinde eşitsizlik ve güvensizlik yaratıyor. Güvenin olmadığı bir ortamda yatırım ve üretim yavaşlıyor, toplumun değişime uyum kapasitesi zayıflıyor.
Sadakat önemlidir, ancak liyakat bir toplumu ileri taşıyan temel ölçüttür. Adalet ve liyakat sağlandığında güven artar, gençler umutlanır, toplum üretkenleşir. Bu, kurumsal reformlarla, liyakat temelli atamalar ve ekonomik fırsat eşitliği sağlanarak desteklenebilir.
Bugün gençler arasında deizmin artışı gözlemleniyor. Bu, özellikle eğitimli kesim ve gençler arasında dinî değerlerin ve toplumsal adaletin sorgulanması biçiminde ortaya çıkıyor. Din, sadece şekilsel değil, adalet, liyakat ve vicdanî sorumlulukla yaşandığında bireyleri topluma bağlayan bir güç olmaya devam eder.
Türkiye’nin önceliği, dini değerleri korurken adalet, liyakat ve ekonomik güveni güçlendirmek, toplumsal güveni yeniden tesis etmek ve kutuplaşmayı azaltmak olmalıdır. Gösterişe indirgenmiş uygulamalar toplumu birleştirmez; liyakat ve adalet sağlandığında hem gençler hem toplum geleceğe güvenle bakar.
Her millet dini kendi kültürüyle yaşar: Japon Japon gibi, Arap Arap gibi. Türk de Türk gibi yaşamalı; ibadet ahlak ve adaletle anlam kazanır. Kendi kültürümüzle dini yaşamak, toplumsal güveni ve birliği korur.
Bu topraklarda adalet, liyakat ve güvenin yeniden hüküm sürmesi, sadece gençlerimizin değil, milletimizin, inançlarımızın ve emeğinin de geleceğini koruyacaktır; biz de değerlerimizden, inançlarımızdan ve bu milletin birliğinden asla taviz vermeyeceğiz.
Çetin Ay,
BWA Başkanı